top of page
Yazarın fotoğrafıAv. Furkan Berk Kocaman

İşçiye Ödenen Prim Miktarı Hesaplanan Fazla Çalışmadan Mahsup Edilemez.


Davacı İsteminin Özeti:


Davacı vekili; davacının davalıya ait işyerinde tıbbi mümessil olarak 01.11.2003-24.02.2011 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin haksız feshedildiğini, alacaklarının ödenmesi için davalıya ihtarname göndermesine rağmen alacaklarının ödenmediğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı Cevabının Özeti:


Davalı vekili, davacının iş akdinin İş Kanunu 25/2-b maddesine göre haklı nedenle feshedildiğini, tıbbi ilaç temsilcisi olarak çalışan davacının ziyaret saatlerini kendisinin belirlediğini, sabit bir işyerinin bulunmadığını, yapılan eğitim ve toplantıların fazla çalışma veya hafta tatili çalışması olarak kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.


Mahkeme Kararının Özeti:


Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu:


Karar, yasal süresi içinde davalı ve davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.


Gerekçe:


1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.


2-Mahkeme kararında yazılacak hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.


Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.


Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.


Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.


Gerekçe - hüküm çelişkisi, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olup, salt bu aykırılık bozma sebebidir


Somut olayda, kısa kararda ve mahkemenin gerekçeli kararı hüküm fıkrasında kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili ücreti alacağının kabulü yönünde hüküm kurulmasına rağmen hükmün gerekçesinde çelişkili olarak kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili ücreti talebinin reddine karar verildiği şeklinde gerekçe oluşturulduğu anlaşılmakla, bu duruma göre gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunduğu gibi hükmünde kendi içinde çelişkili olması sebebiyle Mahkemece verilen kararın bu hususlar nedeniyle bozulması gerekmiştir.


3- Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.


Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.


Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.


Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.


İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemizce, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğu kabul edilmekte olup, yılda 270 saati aşan çalışmaların kanıtlanması durumunda karşılığının ödenmesi gerekir. Bu halde, iş sözleşmesinde kararlaştırılan aylık ücrete aylık 22,5 saat fazla çalışma ücretinin de dahil olduğu göz önüne alınarak, davacının fazla çalışma ücreti dışında kalan ücretinin asgari ücretin altında kalıp kalmadığı denetlenmelidir.


Mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek davacıya ödenen primlerin hesaplanan fazla çalışma alacağını aştığı gerekçesiyle fazla çalışma ücreti talebinin reddine karar verilmiştir.


Öncelikle belirtmek gerekir ki, fazla çalışma ile prim uygulaması arasında çalışma süreleri ile doğru orantılı olması sebebiyle bir bağ olsa da, esasen fazla çalışma ile prim ödemesi birbirinden bağımsızdır. Haftalık 45 saati aşmayan dönem içindeki çalışmalar için de prim elde edilebilmesi mümkün olup, sözü edilen primlerin fazla çalışma ücretinden mahsubu doğru olmaz. Kaldı ki prim, ücretin eki hatta bazen kendisi olabildiği halde, fazla çalışma ücreti genel anlamda ücretten farklıdır. Bu iki ödemenin farklı nitelikte olduğu göz önüne alınmadan, işçiye ödenen prim miktarının fazla çalışma ücreti ile karşılaştırılması suretiyle sonuca gidilmesi yerinde değildir. Bu bakımdan hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işçiye ödenen prim miktarının, hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsup edilebileceğine yönelik değerlendirme yapılması hatalı bulunmuştur. Diğer taraftan davacıya yapılan prim ödemesinin niteliği, fazla çalışma ücretinin hesabında önem taşımaktadır. İşçiye, garanti ücrete ilaveten, bahşiş, parça başına, satışa, sefer başına ya da kilometreye bağlı olarak prim ödemesi usulünün öngörüldüğü çalışma biçimlerinde, fazla çalışma ücretinin hesaplamasında, temel ücretin, garanti ücret kısmı ile primkısmı birbirinden ayrılarak; prim üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücretinde sadece zam nispeti üzerinden (0,5 çarpanıyla) ; garanti ücret üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücreti kısmında ise (1,5 çarpanıyla) hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir. Belirli bir kotaya bağlı olarak prim ödenmesinin kararlaştırıldığı hallerde ise, işçiye ödenen prim miktarı dikkate alınmaksızın sadece garanti ücret üzerinden (1,5 çarpanıyla) hesaplama yapılarak fazla çalışma ücreti belirlenmelidir.


Davacının fazla çalışma alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesinde açıklanan ilke ve esaslar göz önüne alınarak işçinin garanti ücreti 1,5 katı ile hesaplanarak fazla çalışma alacağı yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Dosya kapsamına uygun olmayan ve hatalı hukuki değerlendirmeler içeren bilirkişi ek raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.

23 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page